Gün Yüzü Görmemek Ne Demek? İktidarın Gölgesinde Görünmeyen Hayatlar
Bir siyaset bilimci olarak, yıllardır güç ilişkilerinin görünmeyen yüzünü anlamaya çalışıyorum. “Gün yüzü görmemek” deyimi, yalnızca bir karanlıkta kalma hâlini değil; toplumsal, siyasal ve ideolojik düzeyde görünmez kılınmayı anlatır. Bu ifade, bireyin sistemin çarkları arasında ezilişini, yurttaşın devletin gözünde silikleşmesini, kadının ve erkeğin iktidar karşısındaki farklı direniş biçimlerini simgeler. Çünkü kim “gün yüzü” görmüyorsa, o aynı zamanda iktidarın ışığından mahrum kalmıştır.
Gün Yüzü Görmemek: İktidarın Işığına Uzak Kalmak
Siyasal düzlemde “gün yüzü görmemek”, bir grubun ya da bireyin güç merkezlerinden uzaklaştırılması demektir. İktidar, tıpkı güneş gibidir: Kime ışıksa, o görünür olur; kime dönmezse, o gölgede kalır. Devlet, medya, kurumlar ve ideolojik aygıtlar bu ışığın yönünü belirler.
Bir yurttaş, adaletsiz bir sistemde hakkını arayamadığında; bir gazeteci, sesini duyuramadığında; bir kadın, temsil edilmediğinde “gün yüzü görmez.” Bu deyim, siyaset biliminin en derin meselelerinden biri olan görünürlük ve temsil sorununu dile getirir.
Hangi gruplar gün yüzü görmüyor? Kimin sesi bastırılıyor? Kimin hikayesi kayda geçmiyor? Bu sorular, her dönemin iktidar yapısına ayna tutar.
Kurumların Gölgeleri: Gün Işığını Kim Dağıtır?
İktidar sadece bireylerin elinde değildir; kurumlar aracılığıyla sistematikleşir. Yasalar, bürokrasi, medya ve eğitim sistemi — hepsi birer güç aracıdır. “Gün yüzü görmemek” burada, sistemin adil görünürken adaletsizlik üretmesidir.
Bir mahkûmun hücresinde “gün yüzü görmemesi”, fiziksel bir gerçekliktir. Ama aynı zamanda metaforiktir: Vatandaşın siyasal süreçlere erişememesi, yoksulun refah politikalarından dışlanması, kadının kamusal alanda eşit yer bulamaması da birer “karanlıkta kalma” hâlidir.
Siyaset bilimi açısından bu durum, iktidarın “dışlama stratejisi” olarak tanımlanır. Devlet, kontrol edemediğini gölgeye iter. Güneş, bazen sadece belli bir zümreyi aydınlatır.
Erkek Gücü, Kadın Direnişi: Farklı Işık Arayışları
Tarih boyunca erkek egemen iktidar, gücü stratejik olarak kurgulamıştır. Erkekler için görünür olmak, hâkimiyetin bir parçasıdır. Işığı yönetmek, alanı tanımlamak, kimlerin parlayacağına karar vermek… Bu, iktidarın erkekçe örgütleniş biçimidir.
Kadınlar ise “gün yüzü görmeme” halini çoğu zaman dayanışmayla aşmıştır. Onların gücü, güneşten değil, gölgede birbirlerini bulmaktan gelir. Kadın hareketlerinin siyasal tarihine baktığımızda, bu gölgelerden doğan bir kolektif bilinç görürüz. Kadınlar, temsil edilmeyişlerini bir sessizlik olarak değil, bir direniş alanı olarak dönüştürmüşlerdir.
Bugün de kadınların siyasal temsili, eşitlik politikaları ve kamusal görünürlükleri hâlâ “gün ışığıyla sınavdadır.” Erkekler iktidarı inşa ederken, kadınlar onu daha adil biçimde paylaşmanın yollarını arar.
İdeoloji ve Vatandaşlık: Kimin Günü, Kimin Gecesi?
“Gün yüzü görmemek” sadece bireysel bir mahrumiyet değil, ideolojik bir araçtır. Çünkü ideolojiler, toplumsal düzeni sürdürmek için kimin ışıkta, kimin gölgede kalacağını belirler.
Modern devletler vatandaşlarına eşitlik vaat eder, ancak pratikte bazı kimlikler — etnik, dini, sınıfsal ya da cinsiyet temelli — karanlıkta bırakılır. Böylece “gün yüzü görmek”, bir hak olmaktan çıkar, bir ayrıcalığa dönüşür.
Bu noktada şu provokatif soruyu sormak gerekir: “Demokrasi dediğimiz şey, herkesin gün yüzü gördüğü bir sistem midir, yoksa bazılarına sürekli gece yaşatan bir illüzyon mu?”
Siyaset, bu sorunun cevabını ararken sürekli kendi gölgesiyle savaşır.
Sonuç: Güneşi Paylaşmak mı, Saklamak mı?
“Gün yüzü görmemek” deyimi, bireyin karanlıkta kalmasından çok, toplumun bazı kesimlerinin ışığa erişiminin engellenmesini anlatır. Bu, siyaset biliminin özünde yatan güç ve temsil mücadelesinin özetidir.
Erkeklerin stratejik güç oyunları ile kadınların katılımcı adalet arayışları, aynı sorunun iki yüzüdür: Güneş kimin hakkıdır?
Bir toplumun ilerlemişliği, ne kadar güçlü liderler yetiştirdiğiyle değil; kaç kişinin “gün yüzü” gördüğüyle ölçülür. Ve belki de en devrimci adım, artık gölgede kalanların da sesini duymaktır.
#SiyasetBilimi #Güçİlişkileri #ToplumsalCinsiyet #İktidar #Vatandaşlık