Önerme Değili Nasıl Bulunur? Bir Matematik Problemi Gibi, Ama Kalbimde…
Kayseri’nin soğuk kış akşamlarından birindeyim. O kadar soğuk ki, ne düşündüğümü bazen unutuyorum. Fakat şu an zihnimde tek bir şey var: Önerme değili nasıl bulunur? Ve o an bu soruyu, hayatımın en zor sorusu gibi hissediyorum. Hayatımda hep cevapsız kalan sorular var. Bazen insanlar bir soru sorduğunda, içimden “Bunun cevabı yok” diyorum. Ama yine de bir şekilde arıyorum, bu eksik cevabın peşinden sürükleniyorum. Matematikte önerme değili nasıl bulunur, bilemiyorum ama bu dünyada insanlar bazen birbirinin değili olabilir mi diye düşünüyorum. Her şey birbirine zıt, bazen anlamlı, bazen anlamsız… Tıpkı bu yazının başında kafamda yankı yapan sorular gibi.
Bir İlk Derste Tanıştığım Sorular
Geçen hafta üniversitedeki felsefe dersinde, hocamız “Önerme değili nasıl bulunur?” sorusunu sordu. O kadar ciddi bir şekilde sorduki, gözlerim büyüdü. Matematiksel bir problem, dedim içimden. Fakat bu bir insanın sorusu değildi. İnsanlar bazen “neden” sorusunun derinliğine inmek ister ama ben bu soruyu hayatımda hiç böylesine ağır bir yükle duymamıştım. Hemen kalemimi elimden bırakıp dersten çıktım. Kayseri’nin soğuk akşamında, hafifçe kar yağıyor, kafamda hala bu sorunun yankıları var.
İç sesim: “Önerme değili bulmak kolaydır, ama ya kalbinin değerini bulmak? Başka bir insanı anlamak?”
Benim için önerme değili, her zaman bir anlam arayışıydı. Belki de kaybolmuş bir şeyin peşinden koşuyordum. Bir insanı anlamak, duygularını değiştirebilmek, onun içine girip çıkmak, tıpkı o derste öğrettikleri gibi… Ama daha fazla düşündükçe, bir şey fark ettim: Benim bulmaya çalıştığım şey aslında daha derindi. Bu soruyu gerçek anlamda yanıtlamak, sadece mantıklı bir çözüm yolu bulmak değildi. İnsanlar birbirlerinin ne kadar derinliğine inebilirdi ki?
Hayatımda Birkaç Zıtlık
Bir akşam, Kayseri’nin merkezine doğru yürüyordum. Soğuk rüzgarın içimi sarması gibi, hayat da bazen içimi sarıyor. İkili ilişkiler hakkında düşünüyorum. Bazen, insanın karşısındakine nasıl davranması gerektiğini bilmek bile zor oluyor. Bir yanda, “Hadi gel, her şey yolunda” diyorsun, diğer yanda da “Bunu nasıl yapacağız? Ne yapmalıyım?” diye düşünüyorsun. Gidip gideceğini bilmiyorsun, ya da dönüp dönmeyeceğini… Zıtlıklar her zaman var. Tıpkı önerme değili gibi. Her şeyi tersinden düşünmek, bir yere varmanı sağlasa da her zaman içindeki soruyu çözmene yardımcı olmuyor.
İç sesim: “Evet, bu kadar kolay değil. Ama ya hayat da tıpkı matematiksel bir çözüm gibi olsa? Anlamsız giden ilişkiler, zıtlıklar… Hepsinin bir mantığı olmalıydı.”
Bir yanda hissettiğim yoğun kalp çarpıntısını, diğer yanda ise mantıklı bir düşünme çabası vardı. Bir insanın değerini bulmanın da matematiksel bir formülü olmalıydı, ama belki de sadece yaşadıkça anlamını buluyordum.
Bir Adım Atmak, Sonra Düşünmek
Bir sabah, dışarıda karlı bir gün. Yavaşça yürürken, hemen önümü göremiyorum. Kafamda yine o soruyla baş başa kaldım: Önerme değili nasıl bulunur? Ama bir şey fark ettim: Belki de soruyu sadece sormak önemliydi. Sonuçta, insan her zaman her şeyin doğru cevabını bulamıyor. Bazen sorunun kendisi yeterli. Önemli olan, doğru bir şekilde cevap vermek değil, doğru soruları sormak.
Birine yaklaşıp konuşmak, elini tutmak, ona değer verdiğini söylemek… Sonra beklemek. Çünkü her şeyin bir cevabı olduğu gibi, her duygunun da bir karşılığı vardı. Belki de önerme değili bulmak, sadece kalbini doğru bir şekilde anlamaktan geçiyordu.
İç sesim: “Ya doğru bulduğum cevaplar gerçek anlamda değerli olsaydı? Zıtlıklar bazen anlamlı olabilir mi?”
Gün sonunda, bu soruların cevaplarını bulmak için bir yere varamayacağımı anladım. Ama içimde bir umut vardı. Belki de önerme değili bulmak, kalpten kalbe giden bir yoldu. Belki de bu yüzden bazı cevaplar hemen gelmiyordu.
Kalbimdeki Cevaplar
Kayseri’nin soğuk akşamında, hala içimde bir arayış var. Önerme değili nasıl bulunur? sorusunun cevabını belki de hayatım boyunca arayacağım. Ama bir şey biliyorum: Gerçek cevaplar, hayatın içinden çıkıyor. İnsanlar bazen birbirlerinin değili olabilirler. Kendi hatalarını ve korkularını bile birbirlerine yansıtarak. Ama kalpten kalbe giden yolda her şey bir anda doğru olur. Belki de bu, bulduğum cevabın ta kendisiydi.
Şu an, o soğuk Kayseri akşamında, bu yazıyı yazarken, bir yandan da anlamaya çalışıyorum. Ve evet, bazen hayatta cevaplar olmayabilir ama soruların kendisi hayatı güzel kılar. Ve ben, her adımımda, bu soruları sormaktan hiç vazgeçmeyeceğim.